7 Mart 2017 Salı

Müptezeller - Emrah Serbes

Emrah Serbes’in Müptezeller adlı romanın da Bakır adlı karakterin, geriye dönük hikayecilik tekniğiyle zihinsel yolculuğunu anlatmaktadır. Anıları arasında geçen roman, alt sınıfın ona bıraktığı izler nelerdir? Ya da Bakır geçmişini mi silmiştir? Gibi sorulara cevap ararken giderek karmaşıklaşır.

Bu romanı anlatırken düz bir inceleme yazısı kitabın büyüsünü bozacağı için biraz kesitler biraz da Emrah Serbes sanatı üzerine durmanın dar bir kitlesi olan kitap okuyucularının ve kitap işçilerinin(editörler, yayınevleri ve yayıncılar vb.) tadını kaçırmayacağı görüşündeyim.

Fakirlik ve hayatta kalmanın en acı yazarı şüphesiz Maksim Gorki’dir. Çok küçük yaşlarda çıktığı kimsesizlikte dilencilik ve sokağın dilini en iyi o anlatır. Sokağın en çıplak resmini de şüphesiz Emile Zola yapmıştır.
Emrah Serbes, Gorki ve Zola arasında bir köprü dil kullanmaktır. Günümüzde TRT edebiyatını ayıklayarak yazdığı kitaplarında dışlanmış, yok sayılmış bir kitleyi kendi dil jargonuyla anlatır.(Bu da sanırım yazarın gözü karalığı ya da deli cesaretidir.) Emrah Serbes samimi ve can alıcı edebiyatını bu kadar başarılı sunması o kadar içtendir ki karakterlerin Emrah Serbes’in yaşam öyküsüyle kesişmesi okurda bir tek sorunun belirmesine neden olur: Kendi hayatını mı anlatıyor?

Müptezeller Emrah Serbes’in gözlerini açtığı, biyografisinin iz bırakan ilk yokuşunda başlar. Turizm okulunda okurken muhtemelen aklından çıkmayan manzaraların olduğu garsonların imrenerek baktıkları yıldızlı otellerin yaldızlı hayatları arasında…

Tabanında tabanı olan hayallerin sigortalı yaşamanın; ölümlerden zor olduğu bir insan topluluğunun içerisindedir. Torbacıların, alkoliklerin ve yaşamı ucuz pek çok müptezelin arasında Ankara macerasına dönüşecek yazarlık tutkusu buralarda yeşermiş veya Müptezeller karakteri burada doğmuş olabilir. (İkinci olasılık olma ihtimali; Kürk Mantolu Madonna’nın, Madonna’nın hayatını içermesi kadar ihtimal barındırır.)

İsmail adlı bir garsonla birlikte çalışmaktadır. Sonrasında denetimle serbestlikle girdiği yolculukta tekrar yolları kesişir İsmail ile. İsmail’in hayali Gübre fabrikasında çalışmaktır. Yaşamın dar yokuşunda Bakır’ın hep soluğu kesilir. Hep hayalleri boğazında düğümlenir. Her günün sonunda kendisini şişenin dibinde ve eroin çekerken bulur. Güneş’in doğuşuyla birlikte garsonluğun ve kelimelerin değerinin kendi sınıfının değerinden daha da fazla olduğunu hissettiği günlerde yazarlıktan başka bir şey yapamayacağını sürekli kendisine söyler.

Maksim Gorki’yi okurken yaşanmamış bir çocukluk için yazdığını düşünmüştüm. Emrah Serbes’in bana göre yazma amacı ‘’adalet’’ duygusudur. Birde yaşadığı duyguyu haykırmaktır: Adalete müptezellerin sayıca fazla olmalarına rağmen üst sınıfların köpeklerinden daha az sahip olmalarını kabullenememedir.

Kitap olay akışını üç farklı kişiyle devam ettirir. İsmail; her an ortalarda çıkan gururlu ve sabit fikirli karakter, kahramanın hayatın dönemeçlerini ve kirişlerini fark ettiği dönemdir. Karagümrüklü hayatın yokuşlarını ve hapishanenin şiş kültürünü tattığı zaman kavramını allak bullak ettiği zihinsel hapishanesinin giriş katıdır. Üçüncü ve son bölüm onun gerçek aşkım dediği veya olduğunu düşündüğü bir kişidir. Okurlara bıraktığım bu kişi bir müptezelin gerçek hapishane günlerini çıkarken de yanına aldığı bir panorama sunuyor. Sadece hapishane demirlerinden ve bağımlılıklarından kaçmak için sarıldığı içki ve eroin onu pembe bir dünyanın içerisine hapsediyor. Bir insanın koridorları çevresiyle örülüyken duvarları yıkmak hayal ve gerçek arasında ki köprüyü kırmak yerine kabullenmek müptezellerin kaderi ve kaçınılmaz son: Kaybediş her defasında kendisini gerçekleştiren kehanete dönüşüyor.

Son söz Emrah Serbes’in Müptezeller romanından:

‘’Şimdi düşünüyorum, kaç yıl sonra, alkol, sigaralık, kubar, extacy, eroin, kokain, amfetamin, roj, taş, çakmak gazı, bonzai ya da edebiyat fark etmez , ne kadar yitik , umutsuz ve unutulmuş olduğunuz da fark etmez, hayatınızın hangi döneminde olduğunuzda fark etmez, hepsi geçer, hepsi biter , hepsinin kafası s*ktirip gider, karanlığın kalbiyse her zaman orada kalır ,atmaya devam eder…’’(Sy. 26)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder