Allah pisliği akıllarını kullanmayanların üzerine yağdırır.
10- Yunus Suresi 100
Din hakkında yapılan tartışmalar hem medyada hem de halkın arasındaki tartışmalarda sürekli gündeme gelmektedir. Bu tartışmalarda kimin haklı olduğuna, hangi fikrin dini gerçeklere uygun olduğuna nasıl karar vereceğiz? Neden din adına farklı doğrular ileri sürülmektedir? Gerçek dini, din adına uydurulanlardan nasıl ayırt edeceğiz?
İşte elinizde duran bu kitap tüm bu soruları cevaplamak ve bu konudaki kafa karışıklıklarını gidermek için yazılmıştır. Kitabın hareket noktası olan ve cevaplanması gereken en önemli soru “Dinin kaynağı nedir?” sorusudur. Bu soruya verilecek cevap diğer birçok sorunun cevabını da belirleyecektir. İlerleyen sayfalarda görüleceği gibi, din adına ortaya atılan farklı fikirlerin temel kaynağı, bu soruya verilen farklı cevaplardır. Dini tartışmalara “Dinin kaynağı nedir?” sorusuna net bir şekilde cevap vermeden girişmek ve her soruyu teker teker, dini anlamadaki yöntemi belirlemeden ele almak, medyada ve halkın arasında gördüğümüz çıkmazın birinci sebebidir.
“Dinin kaynağı nedir?” sorusuna vereceğimiz cevap, bizim dini anlamadaki yöntemimizin temelini belirleyecektir. Bu soruyu cevaplamadan tartışmaya girenler, yöntemsiz bir şekilde dini anlamaya kalkışmaktadırlar. Söz konusu kişilerin bir soruya Kuran’dan, bir soruya bir hadis kaynağından, bir soruya kendi dünya görüşlerinden, bir soruya bir mezhepten, başka bir soruya apayrı bir mezhepten cevap verdiklerini görüyoruz. Yöntemsiz bir şekilde dine yaklaşanlar sonunda kendi istek, arzu ve saplantılarını dinselleştirmeye kalkmaktadırlar. Bu kişilerin ileri sürdükleri fikirler sağlam bir mantığa (yönteme) dayanmadığı için bu görüşleri duyan kişiler, bu fikirlerin neden ve nereden kaynaklandığını anlayamamaktadırlar. Bu yüzden dini anlamadaki yöntemi belirlemek ve “Dinin kaynağı nedir?” sorusuna öncelikle cevap vermek, din adına ortaya atılan kafa karışıklığını gidermenin en önemli şartıdır.
Din, Allah tarafından insanlara gönderilen bir sistemdir. O zaman “Dinin kaynağı nedir?” sorusu, Allah’ın beklentilerinin, isteklerinin, emirlerinin, tavsiyelerinin neler olduğunu doğru bir şekilde anlamamız için cevaplanmalıdır. Acaba dinin kaynağı sadece Kuran mıdır? Yoksa Kuran’ın yanında hadisler de dinin kaynağı mıdır? Mezheplerin dini konularda otorite olması mümkün müdür? Tarikatlar ve bu tarikatlardaki şeyhleri nasıl değerlendirmeliyiz, bunların dindeki konumu nedir? İşte tüm bu ve benzeri soruların cevaplarını bu kitapta inceleyeceğiz ve bu sorulara verilen yanlış cevapların dini anlamada yanlış bir yönteme sebep olduğunu, yanlış yöntemin ise din adına ortaya atılan uydurmaların nedeni olduğunu göstermeye çalışacağız.
Bu kitabı okuduktan sonra dini konularda görüş beyan eden kişilere ilk olarak dini anlamadaki yöntemlerini sormanızı, “Dinin kaynağı nedir?” sorusuna verdikleri cevapları öğrenmenizi, sonra bu kişilerin bu soruya verdikleri cevaplar ile (yöntemleriyle) çelişip çelişmediklerini kontrol etmenizi öneriyoruz. Sadece bu yöntemi uygulamak bile, din hakkında “otorite” olarak sunulanların, aslında kendi içlerinde nasıl çelişkide olduklarını saptamak için yeterli olacaktır.
Toplumda, yöntemi olmadan dini konularda konuşan kişiler kadar, savundukları yöntemleriyle hayattaki uygulamaları birbirine uymayan kişilere de dikkat etmek gerekir. Bu kişilerin uygulamalarına bakarak gerçek dini inançlarını anlamak mümkün olmayabilir. Örneğin “Dinin kaynağı nedir?” sorusuna verdikleri cevap, aslında IŞİD üyeleri gibi yaşamalarını gerektiren bu kişilerin, yaşam tarzları hiç de IŞİD üyelerine benzemiyor olabilir. Bu kişiler, savundukları teori/yöntem ile yaşadıkları pratik arasında uçurum olan kişilerdir. Şunu belirtmeliyiz ki örneğini verdiğimiz bu kişiler, İslam dünyasının bir azınlığı değil, önemli bir çoğunluğudur. Gerekli olan, yöntemi belirleyip temeli doğru kurmak ve bu sayede yaşam ile inanç arasındaki çelişkiyi kaldırmaktır. Sağlam, ayakları yere basan, doğru bir yöntem ile dini anlamanın neticesinde ve yaşam tarzını bu yöntemden kopartmayan bir yaklaşım ile rasyonel, mantıklı, düzgün bir sonuç ortaya çıkabilir. Tüm bunları sağlayacak olan ise en başta “Dinin kaynağı nedir?” sorusunu doğru cevaplamamız ve bu doğru cevaptan hiç kopmadan, sapmadan yaşam tarzının (pratiğin) nasıl olması gerektiğini ortaya koymamızdır.
Allah’ın gönderdiği sistem olan dinin saptırmalardan, sömürülerden, geleneklerden ve keyfiliklerden korunmasının çaresi budur. Çünkü dinin kaynağı olanı, dinin kaynağı olmayandan ayırt etmeyi öncelikli sorun gören yöntemimiz, aslında Allah’tan olan ile insani olanı ayırt etmek anlamına gelmektedir. Bu yöntemdeki titizlik, Allah’tan olanı (dinin kaynağını), insani olanla karıştırıp, din diye sunma çabalarına set çekecektir.
KİTABIN AMACI
O halde sen yüzünü bir tektanrıcı olarak dine; Allah’ın insanları
oluşturma şekli olan fıtrata (yaratılış doğasına) çevir. Allah’ın yaratmasında
bir değişiklik yoktur. İşte dosdoğru din budur. Ancak
insanların çoğu bilmiyorlar.
30-Rum Suresi 30
Din adına tek hüküm koyucu Allah’tır. Allah, mesajlarını insanlığa,
Kuran vasıtasıyla eksiksiz, çelişkisiz, ayrıntılı, tam ve açık bir şekilde
göndermiştir. Bu ise Kuran’ın sunduğu hususları belirleyip, Kuran’ın anlattığı
şekilde İslam’ı kabul etmek, Allah dışında hiçbir kimsenin hüküm
koyucu olarak kabul edilmemesi demektir. Kuran’ı insanlara ileten, ilk
Müslümanları örgütleyip, kendisi de dini konularda yalnız Kuran’a uyan
Peygamberimiz, Kuran’ın dışında bir dini kaynağı insanlara sunmamış ve
yazdırmamıştır. Peygamber’in söylemiş olduğu iddia edilen bir söz veya
bir yorum Kuran’la çelişir, dine ilave veya eksiltme yaparsa, bu söz veya yorum hem dine, hem de Peygamberimiz’e iftiradır. İlerleyen bölümlerde
Arap, Emevi, Abbasi gelenek ve göreneklerini, uydurma izahları, tarihin
sadece belli bir dönemiyle ilgili tarihsel kararları, şahsi görüşlerini
dine sokan, dinin özellikle uygulama alanını bir yığın uydurmayla ve
Kuran’da yer almayan izahlarla dolduran zihniyeti tanıyacağız. Bu bağlamda
dinin kaynağı olarak neden yalnızca Kuran’ı benimsememiz gerektiğini,
Kuran’da geçmeyen hususların neden İslam’ın evrensel hükümleri
olamayacağını kavrayacağız. Ayrıca dine mal edilen ve dinin kesin
bir hükmü sanılan birçok hususun, Kuran’da yer almadığını ve bu yüzden
bunlara dinsel bir anlam yüklemenin hatalı olduğunu öğreneceğiz.
Yani Kuran’a giderek dini yeniden tanıyacağız.Din olarak sunulan uydurma hadisler ve mezhepsel yorumlar gibi unsurların, insanları dinden soğutması üzerine, birikimlerimizi kitaba aktarmayı borç bilmiş Kuran araştırmacılarıyız. Bu kitabı da eleştirel mantıkla okumanızı tavsiye ediyoruz. Doğru ve dinin tek kaynağı olan Allah’ın kitabı Kuran’dır. Buradaki fikirlerimiz de ancak Kuran’a uyduğu ölçüde doğrudur. Bu çalışma, İslam’ı Kuran dışılıktan kurtarmayı ve Peygamberimiz’e atılan iftiraları göz önüne sermeyi amaçlayan bir çalışmadır. Tüm Müslümanları kardeş biliyor, hiçbir mezhep ayrımı yapmıyor, kimseyi kırmayı veya incitmeyi hedeflemiyoruz. Fakat falanca kırılır, filanca hakkımızda ileri geri konuşur diye din adına uydurulanları ve Peygamberimiz’e atılan iftiraları göz önüne sermekten de kaçınmıyoruz. Allah’ın razı olacağı şekliyle İslam’ı anlama yolunda ufak bir katkıda dahi bulunursak çok mutlu olacağız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder